- göz önünde tutmak
- derpêş kirin
Türk-Kürt Sözlük. 2013.
Türk-Kürt Sözlük. 2013.
göz önünde tutmak (veya bulundurmak) — herhangi bir durumun nasıl bir sonuca yol açacağını hesaba katmak, dikkate almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
itibara almak — göz önünde tutmak, hesaba katmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kollamak — i 1) Olmasını, ortaya çıkmasını beklemek, gözetmek Kocamı kıskanıyor, aradan atmak için vesileler kolluyormuş. S. M. Alus 2) Göz önünde tutmak, gözlemek Daima biraz kollayan, bir tilki gibi tetikte ve hamarat görünürdü. A. Ş. Hisar 3) Korumak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
öngörmek — i İleride olması gerekeni göstermek, önceden kararlaştırmak, ilerisi için düşünmek, göz önünde tutmak, derpiş etmek Bilindiği üzere, bu antlaşmalar, Osmanlı Devleti nin taksimini öngörüyordu. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
derpiş etmek — öngörmek, göz önünde tutmak, aklından geçirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
burnuna koymak — aldırış etmek, göz önünde tutmak, değer vermek, kale almak Oğlan mahalle arkadaşlarıyla samimi idi. Kızsa ne anasını ne babasını ne de kardeşlerini burnuna kor, bu mahalle ve bu mahalleliden nefret ederdi. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözetmek — i 1) Korumak, bakmak, özen göstermek, himaye etmek Büyük kardeşler küçükleri gözetir. 2) Önem vermek, göz önünde bulundurmak, ayrı tutmak 3) nsz Kollamak, beklemek Fırsat gözetmek. Uygun bir zaman gözetmek. 4) Bir sonuca giderken bütün ayrıntı ve … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük